23 Haziran 2008 Pazartesi

ALACAKARANLIK - HALF LİGHT


Demi Moore’un başrolde olduğu Alacakaranlık, oğlunun ölümünden kendini sorumlu tutan ünlü bir yazarın, tekinsiz bir Galler kasabasında yaşadığı korkunun ve gizemin hikayesi. Sürprizlerle dolu bu gerilim filmi müthiş Galler manzaralarıyla da büyülüyor.
ALACAKARANLIK
Yön: Craig Rosenberg
Oyn: Demi Moore, Hans Matheson, Kate IsittTür: Romantik / GerilimSüre: 110 dk.
KENDİNİ SUÇLUYOR
Puslu, gizemli bir Galler kasabasındayız. İki hafta önce vizyona giren bir diğer gerilim The Dark’ın çekildiği mekanları tekrar ziyaret etmek bizler için hoş bir nostalji oluyor hiç kuşkusuz.Beyaz dalgaların farklı desenler oluşturduğu gri bir deniz, dik kayalıklara vuran azgın dalgalar, güneşin yüzünü göstermediği sisli, puslu günler gerilim yaratmak için mükemmel bir atmosfer oluşturuyor. Oğlunu talihsiz bir kazada kaybeden ünlü yazar Rachel (Demi Moore) hem kafasını toplamak hem de yeni romanını yazmak için ıssız bir eve taşınıyor.Oğlunun ölümünden kendini sorumlu tutan ve kocasıyla ilişkisini kopma noktasına getirerek şehirden ayrılan genç kadının oğlunun da içinde olduğu tuhaf kabuslar görmesi izleyicilere anlık korkular olarak yansıyor. Oğlanın; “seni nerede olursan ol yakalayacağım” sözlerini tekrarlayan oyuncağı, buzdolabında kendi kendine mesaj yazan mıknatıslı harfler derken Rachel kırılma noktasına doğru yaklaşıyor.Kasabanın meczubu olarak görülen bir kadının oğlunun ona ulaşmak istediğini söylemesi ise olaylara iyice tuz biber ekiyor.
Bu arada Rachel ve ıssız sahildeki deniz fenerinde bekçilik yapan Angus McCulloch arasında kendi kayıplarından doğan bir yakınlaşma oluyor.

YÜK DEMI MOORE’UN OMUZLARINDA
Bir ölüm olayıyla açıldığı için annenin suçluluk duygusu üzerinden gidecekmiş gibi duran Alacakaranlık, hikaye Galler'e taşıdıktan sonra doğaüstü gerilim sularında yüzmeye başlıyor.
Araya giren aşk hikayesinin, Rachel’ın kendi evi ve fener arasında motorlu bir kayıkla yaptığı gel gitlerin tempoyu düşürdüğü bir gerçek.Bu aralarda gerilim namına da bir şey olmayınca sıkıntı daha da artıyor.Alacakaranlık’ı toparlayan, bundan sonra meydana gelen sürpriz dönemeçler aslında.
Oyunculuklar konusunda filmin yükü büyük ölçüde Demi Moore’un omuzlarında. Moore, neyse ki Rachel’ın çıkmazlarını, ikilemlerini, şaşkınlıklarını ve öfkesini olması gerektiği gibi perdeye yansıtmayı başarıyor. Beyaz ve donuk yüzünde masmavi gözlerinin etkileyici bir hava yarattığı İskoç aktör Hans Matheson da Angus rolünde ona ayak uydurarak romantik sahnelerin tadını çıkarmamızı sağlıyor.
Alacakaranlık, akıllara yer edecek, yıllar sonra da konuşulacak bir film değil tabii.
Ama Demi Moore farkı, bir noktadan sonra farklı yönde ilerleyen sürprizli senaryosu ve filmin tekinsiz atmosferine katkıda bulunan müthiş doğa manzaraları sayesinde keyifle izleniyor. Gerilim filmlerinden hoşlananlar aradıklarını içinde az da olsa romantizm ve doğaüstü öğeler de barındıran Alacakaranlık’ta bulabilirler.
Hitchcock tarzı olan filmde, Moor'un canlandırdığı Rachel Carlson, başarılı esrarengiz yazardır. Ama hayatı yedi yaşındaki sevgili oğlu Thomas'ın boğulmasıyla altüst olur. En yakın arkadaşı, Rachel'in yaralarını sarması ve tekrar yazmaya başlayabilmesi için uzak sakin bir balıkçı kasabasında sayfiye evi kiralar. Bu sessiz ve sakin balıkçı kasabasında, yaşadağı olaylar Rachel'ı hayatı ve akıl sağlığı için endişe etmesine ve korkmasına neden olur.

Hiç yorum yok:

 

Boat On The River - Styx